Diğer Bloglarım:
Nasreddin Hoca Osmanlıca Ebru Sanatı Muhlis Yalaka Makaleler / koksalciftci@hotmail.com
[Karikatürlerini kullanmama izin verdiği için Erdil Yaşaroğlu'na teşekkür ederim...]

Üç Nasreddin Hoca, Üç Politik Duruş


Yaygın bilinenin aksine Anadolu'da ve Ortadoğu'da pek çok Nasreddin Hoca yaşamış. Biz, bu Hocaların, tarih kayıtlarına geçmiş olan üç tanesinden ve onların toplum karşısında takındıkları tavırlardan söz edeceğiz; adları şöyle:
1- Ahi Evren Hace Nasirü'd-din Mahmud b. Ahmed el- Hoyi,
2- Hace Nasreddin b. Muzafereddin Yavlak Arslan,
3- Ebu Cafer Hace Nasreddin Muhammed b. Hasan Ebubekir el-Tusi.
*
1- 
Ahi Evren Hace Nasırü'd-din Mahmud b. Ahmed el-Hoyi:
Adının sonundaki 'Hoyi' ibaresi, onun Azerbaycan'ın Hoy kentinde doğmuş olduğunu gösterir. 1171'de dünyaya geldiği ve 1200'lü yılların başında Bağdat'ta bulunduğu sanılmaktadır. Bu yıllar, Bağdat Halifesi Nasır li-Dinillah'ın kendisini Fütüvvet örgütünün lideri ilan ettiği yıllardır. 1204'te Selçuklu tahtına I. Gıyasseddin Keyhüsrev ikinci kez çıkarken, Bağdat halifesi cülus törenine dönemin en yetkin bilginlerinden Mecdü'd-din İshaki'nin başkanlık ettiği, içinde Muhyi'd-din Arabi'nin, el-Berzai'nin, Ehvedü'd-din Kirmani'nin ve genç Nasirü'd-din Mahmud'un bulunduğu bir elçilik heyeti gönderdi.
Tebrizli gözüyle Hoca
Nasreddin Hoca Anadolu şeyhleri lideriğine gelen üçüncü 'Hüccet'tir. Kendisinden önceki Hüccet, kayınpederi Kirmani idi. Eşi Fatma, Hoca'nın ölümünden sonra Moğol'a esir düşmüş, kurtulmuş, Hacı Bektaş korumasında Bacıyan-ı Rum örgütünü kurmuştur. 
I. İzzeddin Keykavus ve I. Alaeddin Keykubat da Fütüvvet üyesi olmuşlardı. İşler, II. Gıyaseddin'in, babası I. Alaeddin'i zehirlemesiyle bozuldu. Gıyaseddin'in oğulları döneminde ise her şey tersine döndü. Bağdat ve Alamut'da da durum aynıydı. Moğol'a teslim olmaktan yana tavır alan yeni Bağdat ve Alamut devlet yetkilileri, bölgeye haber gönderdiler. Bu tavır Nasırü'd-din Mahmud'a ters geldi ve kendisini atayan Halife Nasır'a sadık kalmayı sürdürdü. Irak, Suriye ve Anadolu ortak Fütüvvet örgütlenmesi dağılmak üzereydi. Hoca, örgütü Anadolu'da olsun ayakta tutabilmek için Türkmenler'e dayalı yeni bir hareket oluşturdu ve adını da Ahi koydu. Ahiler günün yarısını esnaf olarak üretime, yarısını da -Alamut'ta olduğu gibi- silahlı eğitime ayırıyorlardı. Selçuklu'nun jandarması konumundaydılar.
İşgalci Moğol'u kovmak için elde kılıç bekliyorlardı. Öldüler, eğilmediler.
2- 
Hace Nasreddin b. Muzafereddin Yavlak Arslan:
İsmail Hami Danişmend 1940 yılında 'Nasreddin Hoca Kim?' başlıklı bir makale yayımlamış. Orada gerçek Hoca'nın Kastamonu emiri Çobanoğulları'ndan Arslan Yavlak'ın oğlu olduğunu söylemektedir. Paris'te rastladığı Anonim Selçuklu Tarihi adlı eser, tek dayanağıdır. Söz konusu eseri F. N. Uzluk 1952'de Türkçe'ye çevirip basmış. Kitabın 54-59. sayfalarında bu Hoca'dan söz edilir.
Verilen bilgilere göre Hace Nasreddin b. Yavlak Arslan, üçüncü kuşak Kastamonu Emiridir. Birinci Hoca'dan tam 30 yıl sonra, 1291'de öldürülmüştür. O da başlarda Moğol'a direnme yanlısı bir tavır takınmış, fakat Moğol'un desteğini arkasına alan -sonradan Osman Bey'in veziri olacak- Candar, ülkesini elinden almıştır. O da Anonim Tarih'e göre, Selçuklu'nun Veziri ve Maliye Bakanı olmuştur. Moğol İlhanlı (İran Moğol Devleti)'nın o dönemki lideri Geyhatu, ekonomik kriz içinde olduğundan Anadolu insanını acımasızca vergilendirmektedir. Anadolu halkı açlıktan kırılmaktayken devreye Nasreddin Hoca girer ve vergileri normal düzeyine indirtir. Danişmend, onunla Moğol liderler arasında geçen masalsı öykülerin Timur-Hoca fıkralarını andırdığını söyler.
3- 
Hace Nasreddin Muhammed el-Tusi:
Tusi, Anadolulu değildir. Mevlevi eserlerde ve özellikle Ariflerin Menkıbeleri'nde anılışından anlıyoruz, etkisi, Mevlana ve çevresinde büyüktür. Azarbeycan'ın Tus kentinde bir İsmaili olarak doğmuş, felsefe, tıp, matematik ve astronomi alanlarında kendini yetiştirmeye çalışmıştır.  İsmaililer onu pek sevmez. Son 20 yılını Alamut kalesinde astronomi üzerinde çalışarak geçirmiştir. Son Alamut lideri Hürşah'ı Moğol'a teslim olmaya ikna eden odur. 1258'de Alamut gizli geçitlerinin yerini söyleyerek Moğol'un Alamut Kalesi'ni yıkmasına ve kendisini yetiştiren o dillere destan kütüphaneyi yakmalarına yardımcı olmuştur. Tarihçi Cüveyni ve Hace Nasreddin Tusi, kütüphaneden işlerine yarayacağına inandıkları bilimsel eserleri ayırır, yanlarına alırlar. 
Tusi, bu kanlı mirasla Meraga'da ünlü rasathanesini kurar. 
Hace Nasreddin Tusi'nin yaptıkları bununla sınırlı değildir:
Birincisi, Bağdat'ı kuşatıp esir aldığında Hülagu, Halife'yi ve onun çevresindeki bilim insanlarını öldürtmek ister. Fakat bazı vicdanlı danışmanları Moğol'un Şaman inançlarını kullanarak o insanları kurtarmak için hamle yapar ve 'Halife kutsal biridir, öldürürseniz başınıza kötü şeyler gelir,' derler. Hace Nasreddin Tusi araya girer ve bunun yalan olduğunu söyler. Böylece hem Halife ile ailesinin, hem de iyi niyetli danışmanların boynu vurulur.
İkincisi, Anadolu kültürünü yağmalayan Moğol yetkililer, Hace Nasreddin Hoyi'nin, yani Ahi Evren'in eserlerini ele geçirirler ve Tusi'den ondaki "kötü" bölümleri çıkarmasını, yerine kendi fikirlerine uygun ilaveler yapmasını, hatta kitaplara Tusi imzasını atmasını isterler. O da bu emri sorun etmeden yerine getirir. Hatta marifetmiş gibi bu yaptıklarını eserlerin girişlerine övünerek yazar.
*
İşte size üç Nasreddin Hoca ve özet yaşam öyküleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder