Diğer Bloglarım:
Nasreddin Hoca Osmanlıca Ebru Sanatı Muhlis Yalaka Makaleler / koksalciftci@hotmail.com
[Karikatürlerini kullanmama izin verdiği için Erdil Yaşaroğlu'na teşekkür ederim...]

Nasreddin Hoca ve Açık-Saçıklık


Farkındayım, konu riskli; ama görmezden de gelemem.
*
Bilirsiniz, erkek erkeğe şakalaşırken iş gelir, fıkra anlatmaya dayanır. Anlatılan fıkraların tamamı açık-saçıktır ve konular, her türlü ilişkiden enseste kadar uzanır. İstatistik yapılsa kocasını aldatan kadın fıkraları rekor kırar. Sanırım kadınlar için de geçerlidir böylesi. Resmiyet başladığında ise hemen hepimiz bu olguyu yok sayarız. İyi de neden?

*
1980 sonrası iktidarının kültür bakanı A. Oktay Güner girişimiyle ülkemizde bir Nasreddin Hoca Sempozyumu düzenleniyor. Yurt içinden, yurt dışından çeşitli bilimadamları Hoca bildirisi sunsunlar diye davet ediliyor. Davetliler bildirilerini okumaya başlıyorlar. Sıra, yaşayan en büyük Hoca uzmanlarımızdan Prof. İlhan Başgöz'e geliyor. Fıkra örnekleri verirken seyirciler  protesto etmeye başlıyor. Başgöz de bildirisini yarıda kesip toplantıyı terk ediyor.
Tepkiler, verilen fıkra örneklerinin açık-saçık olmasına yönelik...
Savunmasında Başgöz, yaklaşık şunları söylüyor:
"Hoca halk adamıdır. Anadolu'da insanlar hala küfürlü konuşur ve içinde küfür barındıran sözlerle sohbet eder. Nasreddin Hoca fıkralarındaki küfürler, doğal yaşamın bir parçası olarak orada varlar. Babam yargıçtı. Çocukken bazan beni de duruşmalara götürürdü. Bir gün tecavüz davası görülüyordu, babam mağdur kıza 'olayı anlat' dedi. Kız da: 'Bu adam beni si...' dedi. Babam da, 'kızım açık açık söyleme, sinkaf etti de ben anlarım' diye uyardı. Ama zavallı kız uyarıyı kısa sürede unuttu ve olayı başından sonuna 'si...' sözcüğü kullanarak anlattı. O zavallı kız için o söz neyse, Hoca için de açık-saçıklık aynıdır."
Tarihe gömüldüğüne inandığımız bir zamanda aynı anlayış yeniden hortladı.
Sanırım 1995'ti. Gazeteler, YKY'nin basıp dağıttığı Pertev Naili Boratav'ın Nasreddin Hoca kitabını kendi kararıyla toplattığını yazdı. Gerekçesi ise fıkra örneklerinin açık-saçık olmasıydı. Bu eşsiz bilimsel eseri sonradan başka yayınevleri bastılar da, bir adet edinebildik.
*
İlkokulu bitirinceye dek Ardahan'ın Dedegül Köyü'de yaşadım. Kışın kar, evlerin damına dek yükselirdi. Kanallar açılır, komşulara o yoldan ulaşılırdı. Her gece birkaç aile bir evde toplanıp sohbet ederlerdi. Toplantının yaşlı ve itibarlı olanı çeşitli öyküler anlatırdı. Öykülerin arasında da konuyu aydınlatsın diye fıkra örnekleri verirdi. Verilen örnekler içinde Hoca fıkraları ağırlıktaydı ve tamamına yakını açık-saçıktı. Topluluk içinde kadınlar ve biz çocuklar da vardı ve kimse bunun ayıp olduğunu söylemezdi. Ben, açık-saçıklığın ayıp olduğunu kente geldiğimde öğrendim.
*
Kısaca söylersek, açık-saçıklık, yaşamın vazgeçilmez bir unsurudur, Hoca'da olduğu gibi...
*
Sözü, Boratav'ın yasaklanan kitabından birkaç açık-saçık fıkra örneği vererek bitirelim:
1-
Çeşme Başındaki Kadınlar
Nasraddin Hoca meğer günlerden bir gün yolda gide durur iken ittifak bir çeşmede, ve yahud bir derede bir alay avratlar, kız, gelin, don, gönlek ve espap yurlar imiş. Hoca bunların yanlarına geldiğinleyin bu avratlar Hoca'ya karşu amlarını açmışlar, dahi: "Şuna ne derler?" demişler. Hoca aydur: "Buna Türkçe am derler." demiş. Avratlar aydur: "Yok, Hoca! Sen bunu bilemedün." dediler. Hoca aydur: "Ya bunun adı, namı nedür?" dedi. "Bana cevab verün." dedi. Mezkureler ayıtmışlar: "Buna garip ölüsi maşadı (mezarı/kç) derler." demişler. Hoca bunlardan bu cevabı işidicek, alel-fevr heman ol dem ..zekerini bir pare köhne bez paresine sarup ..bir yorgancuk üzerine komış. Dahi: "Vahdehu la şerike lehu" deyüp ol avratlara karşu gelüp bu avratlar bu hali göricek: "Bu nedür?" diyecük Hoca aydur: "Bu ol garib ölüsidür. Yerine, hakkına koyalum." der. Hele avratların bir iştahlısına yerleşdürmiş. Tamam içinde iken bu avrat el urmış. Hoca'nın iki taşağın kavrar. "Bu nedür, ey Hoca?" demiş. Hoca aydur: "Bu ol garibün oğlancuklarıdur. Bunda ta'ziyyetine geldiler." demiş.
2-
Hoca'nın Kızının Oynaşı
Nasraddin Hoca'nın bir tarlası varmış; dayima yoklarlarmış. İttifak bir gece varmış, beklemiş. Meğer kim kızınun bir herif oynaşı varımış. Meğer ol gelmiş. Kızla oynaşurken aydur, ayıtmış: "Gel, ben aygır olayım, sen kısrak ol." demiş. Kız dahi: "Hoş." demiş. Oynaşı dahı kişneyüp, aygırlanup kızın üzerine yörürken ittifak gözi Nasraddin Hoca'ya duş olur; heman döner, gider. Kız dahi bir tutam hasıl (ot, ekin yeşili/kç) eline almış: "Çüş, çüş" deyü ardına düşmiş. Nasraddin Hoca aydur: "Kızım! Şunun gibi ak peserek, zerdali yivli, şeftali tüyli amı koyup giden ahmak hiç bir tutam hasıla gele mi?" demiş.
3-
Minare Ne İşe Yarar
Nasraddin Hoca bir gün bir minare görmiş. "Şuna ne derler?" demiş. "Buna şar (kent/kç) siki derler." demişler. Nasraddin Hoca bunlara ayıtmış ki: "Andan, buna olur götünüz var mıdır?" demiş.
*
Kaynak: Pertev Naili Boratav, Nasreddin Hoca, Kırmızı Yayınları, 2007.

1 yorum: