▼
Fütüvvet Nedir, Ahilik Nedir...
Selçuklu toplumuna ilgi duyanlar sık sık Fütüvvet ve Ahilik kavramıyla karşılaşırlar. Ulaştıkları bilgiler bu iki kavram arasında fark olmadığı yönündedir. Söylenen doğrudur ama gerçeği tam yansıtmaz. Biz, her iki örgütlenmenin az da olsa farklılıklar içerdiğini, Fütüvvetin, birçok kavim ve ülkeyi kapsadığını, Ahiliğin ise Anadolu sınırları içinde kaldığını düşünüyoruz. Başka deyişle, Fütüvvet evrensel örgütlenmedir, Ahilik ulusal...
*
Fütüvvet Nedir, Nasıl Doğmuştur?
İslam İmparatorluğu kuran Abbasiler de 750 yılında yıktıkları Emeviler gibi, Arap soyundan gelmeyen Müslümanları, örneğin Türkleri, Farsları, Kürtleri ikinci sınıf Müslüman anlamına gelen "mevali" olarak nitelemekteydiler. Mevali, camide arka sıralarda saf tutmak, yolda Arap'tan bir adım geriden yürümek zorundaydı. Mevali, Arap bir kadınla evlenemezdi. Mevali, Sopa taşıyabilirdi ama silah taşıyamazdı. Mevalinin ata binmesi yasaktı, ancak eşeğe, katıra binebilirdi. Mevali kadından doğan çocuk (hecin/2. sınıf evlat) mirastan yarı pay alırdı. (A. Demircan/Arap-Mevali İlişkisi) Bu unsurların liderleri -örneğin Ebu Müslim- Abbasiler'den tam eşitlik sözü aldıklarından Emeviler'in yıkılışında aktif görev yapmışlardı. Abbasiler sözlerini tutmadı. Hayal kırıklığına uğrayan mevali ve dışlanmış diğer alt tabakaya mensup kitleler -silah kullanmaksızın- kümelendiler ve egemenlere karşı tavır almaya başladılar. Yaptıkları bir tür kabadayılıktı. Soyluları korkutuyor, sindiriyorlardı. Araplar onlara, mertlik, yiğitlik, delikanlılık, cömertlik, eli açıklık, yoldaşlık anlamına gelen feta (çoğulu Fityan / Fütüvvet) demekteydiler.
Corci Zeydan onlar hakkında şu bilgileri veriyor:
"Abbasiler devrinde pek çok fındık atıcılar (fetalar/kç) türemişti. Bunlar şehirlerin haricine çıkarak kuş ve emsali şeylere fındık atmakla vakit geçirirler, (479) ve bu meziyeti kabadayılık nevinden addederlerdi. ..Hususi bir şekilde şalvarla mümtaz bir hususi kıyafette bulunurlardı. Ona kabadayılık şalvarı namı veriliyordu." (İslam Medeniyeti Tarihi, c 5, s 315)
Önceki imparatorlar onlara sert davranırdı, fakat Abbasiler'in son dönemlerine doğru sarayla araları düzelir gibi oldu. Halifeler bazan bu fındıkatıcı feta'ları koruma olarak kullanmaya başlamıştı. 1200'lerin başında Halife Nasır Lidinillah, Moğol'un Bağdat'ı yıkacağından endişeliydi. Bu nedenle eli silah tutan her unsurla ittifak yolunu seçmişti. Corci Zeydan bu yöndeki gelişmeler için de şunları söylüyor:
"..Abbasi Halifesi Nasır Lidinillah ..fındıkendazlığa pek büyük bir şan ve şeref verdi. Kendisi bizzat kabadayılık (fütüvvet/kç) şalvarını giymekte idi."
Kısacası Halife Nasır Lidinillah, kendini en son fütüvvet lideri ilan etti. Bir de fütüvvetname yayımlattı. Fındıkatıcılık örgütünü Moğol tehlikesine karşı kullanmaya karar verdi. "..hilafetini tanıyan müluk ve ümeraya bir mektup yazarak kabadayılık (fütüvvet/kç) şerbetini içmelerini, şalvarlarını giymelerini, fındıkendazlarını tavsiye etmiş, onlar da buna muvafakatta bulunmuşlardı." (Zeydan, s 315)
Bu ülkelerin başında Alamut ve Rum Selçuklu Devleti geliyordu.
*
Bağdat'tan Gönderilen Feta / Fütüvvet Ekibi İçinde Hace Nasreddin de var
Selçuklu cephesinde olaylar şöyle gelişti:
"601 (1204) yılında Anadolu Selçuklu sultanı I. Gıyase'd-Din Keyhüsrev ikinci defa tahta geçince, cülusunu Abbasi Halifesi en-Nasır li-Dinillah'a bildirmek için hocası Malatyalı Şeyh Mecdü'd-Din İshak'ı (Sadru'd-Din Konevi'nin babası) Bağdat'a göndermişti. Mecdü'd-Din İshak diplomat olarak o yıl içinde hacca da gitmiş, dönüşte Bağdat üzerinden Anadolu'ya gelirken beraberinde Muhyi'd-Din ibnü'l-Arabi, Ebu Ca'fer Muhammed Berzai, Evhadü'd-Din Kirmani gibi birçok meşayih ve bilginleri Anadolu'ya celbetmiştir. Ahi Evren Şeyh Nasırü'd-Din Mahmud'un da bu kafileyle Anadolu'ya geldiği anlaşılmaktadır." (M. Bayram, Ahi Evren, s18)
Nasır Lidinillah, Alaaddin Keykubat'ı da ünlü bilgin Sühreverdi aracılığıyla kabadayılık şalvarı giydirerek, fütüvvet kuşağı bağlatarak, sarık taktırarak törenlerle fındıkatıcı feta yapmıştır. (İbni Bibi, s 92-93) Böylece direnişin Anadolu'daki bölümü Keykubat destekli fetalara (fütüvvet'e) emanet edilmiş oldu. Onlar da Anadolu'daki icraatlarını uzun yıllar sultan ve saray destekli sürdürdüler.
Ne var ki hem Lidinillah'ın, hem Keykubat'ın, hem de Alamut lideri III. Hasan'ın oğlu, direniş örgütünün Moğol'u üstlerine çektiğine inanıyorlardı. Yaklaşık 3-4 yıllık süre içinde oğullar babalarını öldürttüler, tasfiye ettiler ve direniş örgütünü teslimiyet örgütüne çevirdiler. Böylece Anadolu'nun son fütüvvet lideri olan Hace Nasreddin Mahmut, teslimiyet öneren ortak devlet anlayışı karşısında yasadışı konuma düşmüş oldu, dışlandı. Bu nedenle muhalifleri ona ve yoldaşlarına, halife Nasır'a izafen "Nasırcılar" "Nasreddiniler" demiş olmalılar. Onun yerine Şems-i Tebrizi eliyle eğitilen Mevlana getirildi.
Böylece Mevlana ile Hace Nasreddin çatışması başlamış oldu.
*
Ahilik Nedir, Nasıl Doğmuştur, Hace Nasreddin'le İlişkisi Nedir?
Direniş örgütü çökmüştü, fakat birinci Hace Nasreddin, hâlâ lideri Nasır Lidinillah'ın politikasının doğruluğuna inanıyordu. Yeni bir durum değerlendirmesi yaptı ve birkaç ülkeyi kapsayan eski örgütlenmenin artık zeminsiz ve desteksiz kaldığını saptadı. Fütüvvet örgütlenmesinin şimdi daraltılması, bölgeselleştirilmesi, hatta Türkmenleştirilmesi gerekiyordu. O da bu yolu izledi. Lideri Nasır Lidinillah'ın koyduğu genel işleyiş ve ahlak kurallarını içeren fütüvvetnameleri olduğu gibi korumak kaydıyla örgütü ulusallaştırdı ve adını da Ahi koydu. Anadolu'daki fütüvvet hareketi bu anlamda bitti, Ahilik fiilen başlamış oldu. Bu oluşumun ilk lideri de Hace Nasreddin Mahmut el-Hoyi, yaygın adıyla Nasreddin Hoca'dır.
*
Seçilmiş kaynakça:
İbnü'l Esir, Ebu'l Ferec, Claude Cahen, Aksarayi, Eflaki, Anonim Selçuki Tarihi, İbn'i Batuta, Neşet Çağatay, Sabahattin Güllülü, Mikail Bayram, Corci Zeydan, Cevat Hakkı Tarım.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder