Diğer Bloglarım:
Nasreddin Hoca Osmanlıca Ebru Sanatı Muhlis Yalaka Makaleler / koksalciftci@hotmail.com
[Karikatürlerini kullanmama izin verdiği için Erdil Yaşaroğlu'na teşekkür ederim...]

Sicilyalı Giufa (Cufa) da Kazan Doğurdu Diyor


Giufa, Sicilya halkının çok sevdiği bir fıkra kahramanıdır.
Örnek olması açısından birkaç şakasını özetleyelim:
• Giufa komşusundan ödünç kazan alır, iade ederken içine küçük bir tencere koyup "doğurdu" der. Yeniden ödünç alır, bu kez komşu malını istemeye geldiğinde "Öldü" der.
• Giufa kuyuya düşmüş ay görür, hemen kovayı salarak kurtarmak ister. İp kopar, Giufa sırt üstü düşer. Ayı gökte görünce, "Düştüm ama ayı da boğulmaktan kurtarıp yerine gönderdim"der.
• Giufa kasabadan on eşek satın alır, birine biner, yolda saymak ister, dokuz çıkar. Tedirgin olup iner sayar, eşekler on adettir. Biner sayar, yine dokuz çıkar.
Bir Sicilyalı çizerin genç "Hoca"sı
• Giufa kasabada dolaşırken acıkır, ekmeğini, bir lokantanın dışarıya çıkan yemek buğusuna tutarak yemeye başlar, lokantacı bunun için para isteyince yargıca giderler, yargıç cebinden bir para kesesi çıkarır, sallar, ses çıkarttırır ve "Al, yemeğin buğusuna paranın sesi" der.
• Çocuk Giufa, annesi kiliseye giderken ona kapının yanından ayrılmamasını tembihler, o da menteşelerinden söktüğü kapıyı sırtladığı gibi soluğu annesinin yanında alır.
• Giufa evini satarken "Şu duvara çakılı çivi benim olmak kaydıyla" der, uygun fiyat nedeniyle alıcı buna razı olur. Giufa çiviye her gün bir şeyler asmaya başlar, son gün içi eşek gübresi dolu bir çuval asar, evin yeni sahibi kokuya dayanamaz ve evi Giufa'ya terk eder, gider.
• Giufa bir gün oğluyla karşı köye gitmek ister. Yolda rastlayanlar eşeğe oğlu binmiş diye terbiyesizlikle, kendi binince kalpsizlikle, ikisi birden binince de vicdansızlıkla suçlarlar. Sonunda Giufa eşeği yedeğine alarak yoluna devam eder.
• Giufa parasız kalır, arka bahçesinde yüksek sesle dua etmeye başlar, "Tanrım bana 100 dinar ver, bir eksik olmaz" der. Bunu duyan komşusu bir kese içindeki 99 akçeyi bahçesine atar, o da "99'u veren 100'ü de verir" diyerek alıp evine girer. (http://tuttoscuola.altervista.org/giufa/statua.htm)
Yukarıdaki özetlenen şakalar size de tanıdık geldi değil mi?
*
Görüldüğü gibi Sicilyalı Giufa'nın şakalarının önemli bir kısmı bizim Nasreddin Hoca'ya aittir.
Hocamızın bu ünlü şakaları, ticari, siyasi ve kültürel açıdan hemen hiç ilişkide olmadığımız bu İtalyan bölgesine nasıl gitmiş olabilir; yoksa gerçeklik tam tersi midir?
*
Olgunun öyküsünün şöyle gelişmiş olabileceğini düşünüyoruz:
900'lü yıllarda Karmatiler'den kopan Ebu Abdullah eş-Şii adlı dai/hüccet, Kuzey Afrika'ya kaçtı ve daha önce onun önderliğinde İsmaili yapılmış olan Berberi/Kutame halkının yanına sığındı. Tunus'un Ağlebi başkenti Rakkade'yi aldı ve İsmaili/Fatımi halifelik devletini kurdu. Bu devletin liderleri kısa süre içinde Mısır'ı fethedecek, Kahire kentini ve Fustat yakınlarında dönemin en entellektüel insanları olan Hüccet/Hocaları yetiştiren el-Ezher üniversitesini kuracaklardır.
Mısırlı bir çizerden Cuha ve eşeği
800'ün başlarında Sicilya Abbasiler'e bağlı yarı bağımsız Ağlabiler tarafından fethedilmişti. Ne var ki 950'li yıllarda Ebu Abdullah eş-Şii güçlenmişti, Sicilya onun eline geçti. Ebu Abdullah eş-Şii adaya dailer/hüccetler/hocalar göndererek halkı örgütlemeye başladı. Pek çoğu Hıristiyan kalan ada halkının günlük yaşamı adım adım İsmaili geleneklerine göre şekilleniyordu.
Artık Sicilya halkı geleneksel İtalyan halkı değildi.
Örneğin, günümüzde bile varlığını sürdüren "mafya" örgütlenmesi tüm görünür unsurlarıyla (ortalama İtalyanların bilmediği baba denen liderlerin elinin öpülmesi, aile sevgisinin ve bağlarının sağlamlığı, teşkilatlanmada aşırı gizlilik, üyelerin savaşçılığı vb) İsmaili örgütlenmesinin aynıdır. Farkları, İsmaililer'in bunlar gibi güce tapmaması, kirli işlere bulaşmaması, para için insan öldürmemesiydi.
Kısacası, 980'lerden sonra Sicilya kültürü, İsmaili kültürü oluvermişti.
İsmaili aydınların ve halkının yaratıp ürettiği özgün Cuha şakaları, işte bu yıllarda İslam coğrafyasından Sicilya'ya geçip Giufa şakalarına dönüşmüş olmalıdır.
*
Günümüz Arapları hala Hoca fıkralarını Güha/Cuha üzerinden anlatırlar ve Nasreddin Hoca'yı bu adlarla tanırlar. Giufa ile Güha/Cuha arasındaki ses benzeşmesi ilginçtir ve olgu sanki Güha/Cuha adları Sicilya aksanıyla Giufa (okunuşu: Cufa) olarak söyleniyor gibi görünmektedir.
*
Cuha, daha önceki yazılarımızda ayrıntıladığımız gibi, Hüccet/Hoca sözcüğünden türetilmiştir.
Hüccet/Hoca sıfatı, İslam coğrafyasında bilgili, aydın, entellektüel olarak kullanılır. Cuha ise bunun tersine, cahil, kaba, görgüsüz anlamı taşır.
900'lü yıllarda İsmaililerle Ehli Sünnet inanlıları arasında birbirlerini öldürecek düzeyde çekişme vardı. Herkes diğerini yeryüzünden silme niyetindeydi. Savaş yalnızca kılıçla yapılmıyordu.
Mizah, alay, yergi de o dönemin etkili silahlarıydı.
1200'lerden sonra Cuha, Hoca olmuş.
İsmaililer o dönem -şimdi de- Ehli Sünnet inanlılarını "cahil" olarak tanımlamaktaydılar.
Üniversitedeki dersleri bile şaka ağırlıklı yürüten İsmaili aydınları bu "cahil" takımını simgeleyen bir tipleme yaratma gereksinimi duymuş olmalılar. Onu en iyi entellektüel Hoca'nın karşıtı olan cahil Cuha sıfatı temsil edebilirdi. Böylece Cuha doğmuş oldu ve kısa süre içinde İslam topraklarında ün yaptı. Bu ün, kuzey Afrika'dan, Suriye'ye, oradan Kuzey İran'a, Horasan'a ve Maveraünnehir'e yayıldı. (1200'lere gelindiğinde Moğol baskısı İsmailileri güçsüzleştirdi, Ehli Sünnet'i güçlendirdi. Öyle gönünüyor ki Ehli Sünnet yanlıları İsmaili kalıntılarını vurmak için aynı fıkraları kullanarak Cuha tiplemesini Hoca kimliği ile yeniden dizayn etmişler.)
980'lerde bir İsmaili toprağı olan Sicilya bu yayılmanın dışında kalamazdı.
Cuha, aynı şakaları yaparak Sicilya'da Giufa olarak yaşamaya başladı.
*
Soru şu: Giufa, Cuha ve Nasreddin Hoca fıkraları bu kadar eski midir?
Evet, bu kadar eskidir.
Örneğin "Karşı kaldırımdan baklava götürüyorlar-Sana ne" şakası, "Kedi buysa et nerede?" şakası, "Bana mı inanıyorsun, eşeğe mi?" şakası, "Şimdi kuşa benzedin" şakası, ipe un serme şakası, bindiği dalı kesme şakası -kaynaklarını daha önce vermiştik- bu döneme, 900'lü yıllara aittir.
*
Sonuç olarak Anadolu'da oluşmuş bazı Hoca şakalarının da bir şekilde Sicilya'ya gitmiş olabileceği olasılığını göz ardı etmeden şunu söyleyebiliriz: Nasreddin Hoca'nın pek çok fıkrası ortak kaynağın ürünüdür ve Fatımi/İsmaili aydınlarının ürettiği harika şakalardır.